Türkiye’nin En Derin Magazin Çukuru Şokopop’un Yaratıcısı: Ekim Acun ile Söyleşi
- Yeşim Çetintaş
- 5 Ara 2022
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Tem 2024
Şokopop karşımıza ilk çıktığı andan itibaren bizi büyüleyen; kavga, polemik, basitlik ve skandalların arkasındaki dönemi, politik yapıyı, detayları öğrenmemizi sağlayan bir Youtube kanalı. Türkiye magazin dünyasının derin bir çukur olduğunu bizlere sunan kanalın yaratıcısı Ekim Acun ile üretim sürecini ve çok daha fazlasını konuştuk!
Perspective: Merhabalar Ekim Bey. Bizi stüdyonuza davet ettiğiniz ve burada ağırladığınız için size çok teşekkür ediyoruz. Öncelikle bu işe başlamaya nasıl karar verdiniz ve de magazine olan ilginizin kaynağı nedir?
Ekim Acun: Magazine ilgim çocukluğumdan başladı. Daha sonra ortaokul yıllarında sinema okumaya karar verdim. 2014 yılında Sinema ve Televizyon bölümünden mezun oldum. O dönem belgeseller çekmeye karar vermiştim. Sonrasında tesadüfler sonucu bir YouTube kanalları zinciri olan NetD’de, YouTube kanalları için kurgu yapmaya başladım. O süreçte de YouTube’da her tip içerik üretilebileceğini, popüler kültürle alakalı içerikler de üretilebileceğini keşfettim. Yurtdışında da örnekleri vardı ama Türkiye’de henüz bunu yapan kimse yoktu. Ben de neden kendi tutkumla hali hazırda yaptığım işi birleştirip bir denemiyorum diye düşündüm. O şekilde başladı.
Perspective: Bu işi yaptığınız süreçte videolarınızdan dolayı ünlülerden olumsuz tepkiler aldığınız olmuştur. Videolarınızın kaldırılmaması için karşı tarafla kurduğunuz iletişim dili ve tavrınız zaman içinde değişti mi? Değiştiyse nasıl gelişti?
Ekim Acun: Şimdiye kadar hiçbir ünlüyle videolarımın kaldırılmaması üzerine herhangi bir pazarlıkta bulunmadım. Çeşitli ünlülerden tehdit aldığım ya da rica üstüne de kaldırmamı talep edenler olmuştu. Ama bu taleplerden sadece Petek Dinçöz’ün videosunu kaldırmıştım. Mor Çatı’ya bağış yapması üzerine videoyu kaldırabileceğimi söylemiştim. Onlar da bağış yaptılar ve öylelikle o videoyu kaldırdım. Onun dışında telif ihlalinden ötürü kaldırılan Nez serisi vardı. O süreçlerde tehdit eden ya da videoları kaldırmamı talep eden kişilerle genellikle muhatap olmuyorum.
Perspective: Çok izlenen popüler videolarınızın başında Gülben Ergen ve Seren Serengil kavgası geliyor. Peki sizin tüm içerikleriniz arasında anlatmaktan en zevk aldığınız magazin konusu neydi?
Ekim Acun: Gülben/Seren videosu benim için çok özel çünkü ilk yaptığım video serisiydi. Üç bölümdü. İlk defa kanaldan kaldırılan videolarım da onlar olmuştu. Uçan Kuş Tv’nin telif ihlali talebi sebebiyle oldu bu durum. Daha sonra Uçan Kuş’un telif ihlali olduğunu söyleyebileceği tüm görüntüleri temizleyip tek parça halinde yeniden onları yüklemiştim. O video da bir milyon izlenmeyi geçti. Kanalın bir milyona yakın izlenen başka videoları var ama geçen sanıyorum hala o sadece. İlk videolarım olduğu için benim için çok özeller. Konuyu anlatmak da yine aynı biçimde biraz kişisel bir noktaya da dayanıyordu çünkü benim yıllarca takip ettiğim bir davaydı. Seren Serengil’in hapse girdiği dönemlerde benim böyle bir kanal açmayı planladığımı da bilen eşim dostumun baskısıyla ve biraz da o durumun absürtlüğüyle aslında “Hadi ben artık bu işi yapmaya başlamalıyım.” diyerek başladım. Bu nedenlerle benim için de en özel video o diyebilirim ama onun ardından ürettiğimiz Yıldız/Sezen serisi olsun, Nez serisi olsun, Ebru Gündeş’in ilk yıllarını mercek altına aldığımız ‘’Fantezi Müziğin Genç Prensesi’’ serisi olsun hepsi benim için ayrı ayrı çok özel seriler.

Perspective: Nükhet Duru’yla gerçekleştirdiğiniz çok güzel bir röportaj var. Kanalınızda bu konsept çatısı altında ağırlamak istediğiniz bir diğer diva kim?
Ekim Acun: Nükhet Duru çok iyi bir hikâye anlatıcısı. Ben ve o dönem ekip arkadaşım olan Larissa, bir gece birlikte Nükhet Duru’nun sahne performansını izleyip o sırada şarkı aralarında anlattığı hikâyelerde o hikâye anlatma kabiliyetinden çok etkilenmiş, büyülenmiştik. Onun üzerine bu anılar videosunu yapalım diye düşündük ve o video bu şekilde oluştu. Onun kadar iyi hikâye anlatıcısı ünlüler arasında var mı, elbette var ama bunlar o “diva” kategorisine sokabileceğimiz şarkıcılar mı ondan pek emin değilim. Ama elbette bir Nilüfer’in, Seyyal Taner’in, Sezen Aksu’nun, Ajda Pekkan’ın hepsinin inanılmaz kariyerleri var ve kendi seslerinden, onlardan bu hikayeleri dinlemek eminim çok zevkli olacaktır. Fakat her ünlü Nükhet Duru olmadığı için; yani herkes onun kadar tatlı ve açık gönüllü, bu zamana da kendini uyarlayabilen starlar olmadıkları için ve ben de açıkçası ben ve ekibim olarak bugüne kadar yaptığımız işlerde ünlülerle araya koyduğumuz mesafeden son derece memnun olduğum için çok teklif gelmesine rağmen o röportaj videolarının devamını henüz getirmedim.
Perspective: Günümüzdeki isimlerden gelecekte kesinlikle efsaneleşeceğini düşündüğünüz kişiler var mı? Yoksa o devir yeni medya ile kapandı mı?
Ekim Acun: Yeni medya ile ünlülüğün tarifi de yaşanma biçimi de çok değişti elbette. O yüzden tabi ki sosyal medya öncesi ya da internet öncesi gibi bir ünlülük tipinden söz edemeyiz ancak tabi ki şu anda aktif olarak sanat yaşamlarını yürüten ve daha yolun bizim işlediğimiz konulardaki karakterlere göre çok daha başında olan, çok yetenekli isimler var. Örneğin Mabel Matiz var, Aleyna Tilki var, daha düşünsek başka örnekler de elbette sıralayabilirim ama bu isimlerin de ileride katkılarından söz edilecek. Onların da kültürel mirasımıza katkıları tartışmasız.
Perspective: İnsanlar gizem duygusunu sevdikleri için maskeli bir anlatıcının derlenmiş bilgilerini dinlemekten zevk aldılar. Sonrasında siz maskenizi çıkarınca ve kimliğinizi açıklayınca bu şeffaflık, seyirci kitlenizle aranızdaki bağda değişikliklere neden oldu mu?
Ekim Acun: Elbette değişikliklere sebep olmuştur ama olumsuzdan çok olumlu olarak etkileri oldu. Hem işe hem de benim hayatıma diyebilirim. Ben iki sene boyunca tamamen anonim olarak hayatımı sürdürdüm. Ekip arkadaşlarımdan, sivil hayattaki arkadaşlarımdan kimsenin fotoğraflarına girmemeye çalışarak ve kendi sosyal medya hesaplarımı kapatmış ve silmiş olarak o dönem ilerledi. Ve tabi bir yandan da benim yaptığım işe sahip çıkmaya çalışan abuk sabuk insanlar da devamlı bir şekilde ortaya çıkıyorlardı. O dönemlerde Ted X’te konuşma yapmak için teklif aldım. Bir Ted konuşması yapmak da çok da geri çevrilecek bir teklif değil ki ona rağmen bir defa geri çevirip ardından teklifin geri dönmesiyle “Ya ben bunu yapayım.” demeye başlamıştım. O konuşmayı da aslında maskeyle ve sesimi değiştirerek yapacaktım fakat ses provalarını da almamıza rağmen etkinliğin olacağı gün, o ışıkların altında ve sahnede hem kendi ağzımdan çıkan sesi duyuyordum hem de hoparlörden değiştirilmiş sesi. Işıkların altında, çok kalın mukavvadan yapılmış bir karton maskeyle suratım da terliyordu. O gün konuşma yapacak isimler arasında Gülben Ergen de vardı. Bende açıkçası bu artık bir döngü oldu. Videoları yapmaya onunla başlamıştım ve o gün o sahnede ben de konuşma yapmak için davet edilmiştim. Demek ki bugün maskeyi çıkarmak için doğru gün olabilir diye düşünerek böyle bir karar verdim. İyi ki de vermişim. Ardından da videolarda yüzümü göstermemeye devam ettim. Çünkü Şokopop kanalı ve ortada oluşan kimlik belli, onu değiştirmek istemedim. O yüzden anonimliğimden vazgeçmiş olmama rağmen 2020 yılında bugüne dek videolarımı maskeli sürdürdüm.
Perspective: Video metinlerinizi hazırlarken sürekli elinizin gittiği bir kaynak var mı? Bilgileri derleme ve videoyu düzenleme sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Ekim Acun: Sürekli elimin gittiği kaynak aslında geçtiğimiz iki seneye kadar aktif olarak rahatlıkla kullanabildiğimiz Milliyet’in dijital gazete arşivi vardı. Ancak Milliyet’in bu arşivi browser’lara gelen güncellemelerle birlikte kullanılamaz hale geldi. Özellikle Flash uygulamasının çalışmaması sebebiyle. O yüzden artık ancak eski sürümler üzerinden çalıştırıp ulaşabiliyoruz. O yöntemle bazı haberlerin hangi zamanlarda çıktığını öğrenip daha sonra halk kütüphanelerine gidip o tarihlerdeki gazete ciltlerini alıp o küpürleri bulup onları dijitalleştiriyoruz ekip olarak. Onun dışında bir “go-to” kaynağım yok. Ama o konuyla ilgili ne varsa ne bulunabiliyorsa hepsine mutlaka bir göz atıyoruz. Konu hakkında yazılmış kitaplardan tutun o isimle ya da o olayla ilgili Ekşi Sözlük taraması yapmak veya olay hakkında yazılmış bir tez var mı diye kontrol etmek gibi geniş bir alana yayılan araştırma sürecimiz oluyor.

Perspective: Şokopop Türkiye odaklı bir içerik üreticisi. Peki Şokopop dünya magazinini ele alsaydı anlatmaktan en zevk alacağı yurt dışı odaklı konu ne olurdu?
Ekim Acun: Çok fazla var. Aralarından böyle bir tane seçmek ne kadar kolay olur bilmiyorum ama geçtiğimiz yıl A&E’de Secrets of Playboy diye bir belgesel serisi çıkmıştı 10 bölümlük. Ben ondan çok etkilendim. Playboy çatısı altında çalışmış kadınların 1960’lı yıllardan hatta 50’li yıllardan bu yana yaşadıkları istismardan söz ettikleri ve Hugh Hefner ve çevresindeki bu Gentleman’s Club’ı ifşaladıkları bir belgesel serisiydi. Çok iyi bir konuydu. Onu yapmış olmak isterdim.
Perspective: Çoğumuz günümüz Türkiye magazininin geçmiş polemikler kadar hareketli olmadığını düşünüyoruz. Bunun nedeni siz tam olarak nasıl açıklıyorsunuz?
Ekim Acun: Bugünkü magazin basınıyla geçmişteki magazin basınını karşılaştırdığımızda, eski Türkiye yıllarında daha az otosansür uygulayan bir medya söz konusu ama o dönemde iğrenç bir magazin dili var. Son derece eril ve bir yandan devamlı surette kadınlar aşağılanıyor. Aynı şekilde kuirler de yerin dibine sokuluyor ve de kalem sahibi kişiler gerçekten her şeyi yazabilme hadsizliğine sahipler. Bugünlerde biraz daha saygı çerçevesinde yaklaşılır oldu magazinin öznelerine ama yine de bu da biraz ülkenin muhafazakarlaşma, sahte muhafazakarlaşma süreciyle bağlantılı. O yüzden ne bugün iyi diyebilirim ne dün iyiydi diyebilirim. Evet geçmişte daha hareketliydi, belki sürekli olaylar yaşanıyordu vesaire ama onun sebebi o dönemde magazinin daha revaçta olması. Örneğin haftanın her günü televizyon programlarında hem gündüz kuşağında hem akşam kuşağında magazin izleyebilmenin mümkün olduğu ve bu programın da hatırı sayılır reytingler aldığı bir dönemdi o dönem. Son 15 senedir böyle değil. Ama ona rağmen aynı ucuzluk ve pespayelikte gündüz kuşağında örnekleri, hatta belki daha saldırgan diyebileceğimiz örnekleri mevcut. Mesela Söylemezsem Olmaz gibi ucuz programlar hala varlar. Hepimiz izliyoruz ama izlerken işte insanın IQ seviyesini de düşürüyor, insanı öfkelendiriyor. Ne idiği belirsiz tipler oturup ağızlarına gelen her şeyi saydırabiliyorlar magazin figürlerine. Bugün daha mı az hareketli? Bugün daha az hareketli de denmemeli bence çünkü aslında yine bir o kadar olay oluyor, sadece o olaylar geçmişte olduğu kadar rahatça köpürtülüp önümüze sürülmüyor. Bu da biraz politik şartlarla alakalı.
Perspective: Erotik Şok’tan sonra gündemde olan bir diğer parçası olduğunuz sergi “Sahnede 90’lar” bizim oldukça ilgimizi çekti. Bu ikisinden biraz bahsedebilir misiniz?
Ekim Acun: Erotik şok 1970’li yıllarda üretilmiş, o dönem seks furyası ismi verilmiş, “softcore” ve “hardcore” filmlerden oluşan 6 senelik dönemle alakalı bir sergiydi. Paris merkezli Pan isimli erotik sanat stüdyosuyla bir iş birliği yaptım ve 5 tane kolaj hazırladım onun için. 1 tane de Şokopop videosu formatında Erotik Şok isimli, o dönemi anlattığım bir video hazırlamıştım. Sahnede 90’lar ise çok daha kapsamlı ve büyük bir sergi, herkesin de görmesini mutlaka tavsiye ederim. Sergini küratörü Amira Akbıyıkoğlu’nun benimle iletişime geçmesi ve benden 90’larda bu özel televizyon patlamasıyla birlikte performans sanatının nasıl dönüştüğünü anlatabileceğim bir performans yapmamı teklif etmesiyle ben de sürece dahil oldum.
Comments